DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN SAVAŞI
TAM OLARAK NEDİR?…
Her ne kadar sonuna “ Savaşı” ekini almış olsa da; Dam Üstünde Saksağan Savaşı asla bir savaş senaryosu değildir ve çekim aşamasında bir savaşın yapımcıya, yönetmene, oyuncu ve teknik ekibe çıkaracağı ekonomik, teknik, mekan ve figüran çokluğu gibi sorunları içinde barındırmaz.
Ülkemiz gündemine son dönemlerde “Kürt Açılımı” olarak düşen ve kırk yıla yakındır binlerce askerimizin şehit, yüzlerce gencimizin hayatlarının baharlarında hiç yere ölmesini çarpıcı, alışılagelmişin dışında ve gerek sinemasal gerek televizyon dünyasına yeni bir soluk getirecek bakış açısıyla, sıra dışı bir çalışmadır.
Sinema ve televizyon tarihimizin farklı dönem ve evrelerinde bu konuyu kalbi duyarlılıklarıyla işleyen bir çok değerli yapımcı, senarist ve emektar oyuncunun imza attığı yapımlar var olmuştur.
-GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR
-GÜNEŞİ GÖRDÜM
-BU KALP SENİ UNUTUR MU
Bu değerli yapımlara birkaç örnektir sadece…
Bu yapımlarda emeği geçen her kese, ülkesini ve insanı insan olduğu için seven biri olarak kalben teşekkür etmek boynumun borcudur ve saygıyla bir kez daha selamlıyorum. Lakin….
Bazen konunun hassasiyetinden, bazen teknik yetersizliklerden…Bazen ticari kaygılar, bazen siyasi baskı endişeleri her daim bu yapımların konuyu bütünüyle ele almasına engeller çıkarmıştır. “ Kahraman asker, mazlum direnişçi ve Kürt kızı aşkı” ana teması ile dramatize edilerek sunulmak durumunda kalınmış, bu yüzden Türk Sinema ve Televizyon emekçilerinin tüm iyi niyetli çabaları heba olmak durumunda bırakılmıştır.
Bu tatsız durum, meselenin aslıyla ana bağını kopardığı gibi, yürek burkan ölümlere neden olan meseleyi salt dramatik bir aşk hikayesi yada bir ailenin yaşadığı sıkıntıları anlatan yapımlar olarak tarihteki yerlerini almışlardır.
İşte bu yüzden; Dam Üstünde Saksağan Savaşı tüm bunların ötesinde bir çalışmadır.
Hiçbir kuruma, şahsa, ideoloji yada tarafa çamur atmadan, yaranma endişesi duymadan…Konu anlatımına kaygılardan dolayı gereksiz yere motife edilmiş karakterler ( Travesti ) ekleyerek meseleyi saptırmadan…Olduğu gibi anlatan bir çalışmadır…
Dam Üstünde Saksağan çalışması yada senaristinin. Yapım aşamasında yapımcı, teknik ekip ve oyuncularının; birilerine akıl vermek, taraf tutmak ve seyirciye diyalektik diyaloglarla bazı mesajlar dayatmak derdi yoktur. Olmayacaktır.
PEKİ NEDEN YAZDIM?…
2009 Yılı itibari ile Siyah-Beyaz yayın evinden piyasaya çıkan “YEDİ RENK MASALLARI” adlı öykü kitabımın yazılım aşamasında çok önemli bir şey fark etmiştim. Dünya klasikleri olarak adlandırılan edebi çalışmaların çoğunu, yazarın biyografileri oluşturuyordu. Hakeza dünya sinemasının ödül almış ve baş yapıt sıfatı kazanmış filmlerinin çoğu; kendini objektif olarak eleştirmeyi başarmış ( Yapımcı, senarist ve ülke ) ellerinden çıkıyordu.
Alman bir yönetmenin imzasını taşıyan ve Nazi Almanya’sını en acımasız bir dille ekrana taşıyan “ Shanader’in Listesi” Yine Sırp bir yapımcının imza attığı “ Bosna’dan Savaş Manzaraları” “ Hayat güzeldir” bu yapımlardan sadece bir kaçıdır.
Yukarıda örnek verdiğim filmlerin iki ortak yönleri vardı:
1- Bir savaşı tek damla kan göstermeden ama en acımasız hali ile hafızalara kazımak…
2- Filmin çıkış ülkesinin geçmişindeki hatalara özeleştiri ile bakmak.
Dam Üstünde Saksağan Savaşı asla ülkemizi bütünlüğüne eleştirel bir bakış açısı değildir ama; kırk yıldır süren anlamsız karmaşaya komik, sıra dışı fakat birleştirici özellikleri ile yazılmış en sıra dışı savaş senaryosudur.
HEDEFTEKİ İZLEYİCİ KİTLESİ KİMLERDİR?…
Bu senaryoyu yazarken temel hedefim; ülkesini seven her bireydi… Ve film haline dönüşmesi ile yerini bulacağı inancımı taptaze koruyorum.
SEYİRCİ FİLMİ İZLEDİKTEN SONRA NE KAZANACAK?
Gerek sinemasal tecrübelerinizle gerek mantık yürüterek bir düşünün. Film boyunca kahkahalar atan izleyici, gülerek izlediği ve saçma bulduğu bir savaşın sonucunu nasıl sorgulayacaktır. Seyircinin belleğine yerleşecek en önemli detay “ Bu kadar güldüm, ne saçma bir savaştı öyle?
Ama bu saçma savaş yüzünden ne çok canımız yanıyor yahu?(!)”
Olacaktır.
Buda bizim başarımızın en güzel kanıtı olarak geri dönecektir.
FİLMİN TOPLUM ÜZERİNE YARATACAĞI ETKİLER NELER OLACAK?
Ne yazık ki toplumumuzda Türk-Kürt meselesi üzerine kulaktan dolma, yalan dolan ve provake edici söylemlerle hareket eden.Komşusunu, çevresini, yıllarca ekmeğini bölüştüğü dostunu ve hatta birlikte aynı yastığa baş koyduğu eşini bile kıran insanlar vardır. İşte bu filmden sonra; Türk Kürde, Kürt Türk’e daha sempatik, daha sevecen yaklaşacaktır; çünkü karakterlerimiz bunu seyircilerimizin hafızalarına kazıyacaktır.
KİŞİSEL HEDEFİM NEDİR?
Ülkemin Güneydoğusu ve batısında yaşamış, hayatı tüm zorlukları ile özümsemiş ve bunları öyküsel anlatımlarla bölüşebilmiş adamın biriyim ben. En büyük idealim ve hedefim; yeniliklere açık, birilerinin yaptığını taklit eden değil, farklılığı yaratmayı seven ve çok büyük düşünen yapımcılarla çalışarak ürettiklerimi ülkem ile bölüşmek…
Ama; yardımcı oyuncu, senarist, öykü kitabı yazarı kimliğimden öte, iki kız çocuğu babası olarak da ideallerim var benim… Doğru projelerle başarılı adımlar atmak ve kızlarımın yüzlerine başım dik bakarken, onların gurur duyacakları babaları olmak.
Yani Dam Üstünde Saksağan Savaşı; henüz emekleme döneminde ama; senaryo olarak yeni bir soluğun, bambaşka bir akımın ilk nefesidir…..
En derin saygı ve sevgilerimle
Ekrem ARPAK